17 Aralık 2015 Perşembe

ODATV - GALİLEO GALİLEİ İTALYAN LİSESİ 16 ARALIK 2015 SEMİNER HABERİ ODATV

Matematikçi Ahmet Doğan, Galileo Galilei İtalyan Lisesi öğrencilerine, Rönesans ve Akıl çağına geçişinin kapılarını aralayan, bilime katkılarını canı pahasına ödeyen Galileo Galilei'nin (1564-1642); bilime katkılarını anlattı. GALİLEO, MATEMATİK VE GEOMETRİ VE MANTIK Dar düşünce kalıplarını aralamaya çalışan Galileo’nun 1610’larda yazdığı Siderus Nuncius (Yıldızların Habercisi) adlı eseri üzerine, Venedik devletlerindeki İngiliz Büyükelçisi Henry Wootton’un Kral I. James’e yazdığı mektupta: “Saygıdeğer efendimiz Galileo Galilei adındaki profesörün yayınladığı Siderus Nunciusadlı incecik kitapta yazılanlar doğru çıkmazsa adam yandı. Eğer doğru çıkarsa, biz yandık; çünkü dünya hiç de bildiğimiz gibi değilmiş, diyerek başka bir dünya yaşayacağız.” demişti. Galileo Galilei İtalyan Lisesi’nde, matematikçi Ahmet Doğan lise öğrencilerine; okula adını veren Galile’nin attığı temelin matematik ve bilim dünyasına yansımalarını anlattı. MATEMATİK YARAMAZDIR “Matematiği sevmeyen var mı?” sorusuyla söyleşiye başlayan Ahmet Doğan, ardından matematik korkusunun temellerini ve insanlık tarihi boyunca matematiğin hayatın tam da içinde yer aldığı gerçeğini tartışmaya açtı. Deneysiz bilimin ve kanıtsız matematiğin eksik olacağının örnekleri ile devam eden Doğan, öğrencilere de çeşitli sorular yönelterek devam etti. Doğan, çağdaş bilimin, Galilei’nin bilime deneyi sokmasıyla geliştiğini, bu nedenle Galilei’nin bilim çevrelerince “bilimsel devrimin babası” sayıldığını ifade etti. Söyleşinin ardından, okul yönetimi Ahmet Doğan’a teşekkür ederek okullarını simgeleyen hediyeler verdi. Seminer Ahmet Doğan’ın, “Matematik Yaramazdır” ve “Neden, Hangi, Nasıl Matematik” kitaplarını imzalamasıyla son buldu. Haber: Emel Seçen Odatv.com

13 Aralık 2015 Pazar

http://www.radikal.com.tr/yorum/kitaplardan_ucak_yapmak-728251

Kitaplardan uçak yapmak!
10/11/2004 02:00

Herkesçe bilinir. Sene sonunda sınıfını geçtiğini öğrenen öğrencilerin birçoğu kitabın sayfalarını yırtar, büyük bir zevkle uçak yapar ve uçurur. Bu zevk birçok okulda törensel bir eğlenceye dönüşür.
Haber: AHMET DOĞAN / Arşivi


Herkesçe bilinir. Sene sonunda sınıfını geçtiğini öğrenen öğrencilerin birçoğu kitabın sayfalarını yırtar, büyük bir zevkle uçak yapar ve uçurur. Bu zevk birçok okulda törensel bir eğlenceye dönüşür. Kurtuluş naraları atılır. Biz öğretmenler de kızarız çocuklara.
Eleştiririz onları "Bu yaptığınız kitaba, emeğe saygısızlıktır" diye. Kızmakta elbette haklıyız... Eleştirmekte de... Ama sorgulamayı pek düşünmeyiz. Çocuk bir yıl boyunca okuduğu kitabı niçin yırtar? Dönem sonunda kitaptan aldıkları ile gönenip, kitaba saygı duyması gerekmez mi? Demek ki öyle değil. Demek ki o kitap onu zorlamış ve belki de acı vermiş. Bir yılın intikamını alıyor.
Öyle ise sorunu öğrencide aramaktan başka ders kitaplarında da aramalıyız. Elimdeki birkaç kitaba baktım. Birisi Milli Bakanlığı Bakanlığı (MEB) devlet kitabı, diğerleri de yazarlarca yazılmış Talim Terbiye Kurulu'nca onaylanmış matematik, geometri ders kitaplarından.
 
Biçim yönünden çok üzerinde durmayacağım. Ama ne yazık ki MEB yayını olan kitap biçim yönü ile diğerlerinden kötü. Bazı sayfalarda satırlar arasındaki boşluklar bile aynı değil. Geometri kitaplarındaki şekillerde bazı açılar gerçeğe uygun değil, dik açı dik açıya benzemiyor. Kimi yerde açı işaretleri şeklin dışına taşmış. Sayfa düzenleri iç açıcı değil. Benim bile yer yer içim kararıyor. Belli ki MEB'lığı iyi dizgici bulamamış. . Kişilerin yazdığı kitaplar bu yönü ile daha iyi. Onlar daha iyi dizgici bulmuş. Baskı da daha iyi. Demek ki kişilerin parası bakanlıktan daha çok.
 
Kitaplara içerik olarak baktığınızda ise her şeyin anlatılmış olduğunu görüyorsunuz. Gerekli gereksiz her şey. Ne güzel. Yazarlar her formülü, her kuralı (birçok kitapta kural 1-kural 2 diye gidiyor.) yazmışlar. Öğrenciye kalan tek şey ise onları ezberlemek. Belleği kuvvetliyse yaşadı. Başarılı olması için her şey var. Okuyacak, öğrenecek (ezberleyecek ve nefret edecek), sınavda sorulan soruları yanıtlayıp sınıfını geçecek. Sene sonunda da kitabın sayfalarını yırtıp uçak yapacak. Belleği güçlü olmayanlar ne mi yapacak? Hiç 'Onlar zaten kafası çalışmayan çocuklar.' Ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Hani, eğitimin temel amaçlarından biri sorgulayan, üreten insan yaratmaktı? Onlara düşünme fırsatı bile tanımayan kitaplarla mı bunu yapacaksınız?
Kimse kusura bakmasın ama bu tutum öğrenciye (en hafif deyişiyle) güvenmeyen tutumdur. Hemen her kitapta gördüğüm süslü püslü kutular içine alınarak ve de neden böyle yapıldığına anlam veremediğim bir-iki kuralı(!) vereyim:


Kuralın ispatı da yapılmış. Onu yazmadım.
Büyük çerçeve içi sarılı yeşilli renklendirilmiş. x ile y kırmızı, a ile b mavi renklerde yazılmış. İyice kafalara(!) kazınsın diye. Ardından da kuralı ezberleyip ezberlemediğini ölçecek sorularla bezenmiş.




Altında da ispatı verilmiş.
 
Örneğin son şekli ele alalım.
Üçgenin iç açılarının ölçüleri toplamının 180 derece olduğunu [BD] ile [CD] açıortaylarının ait oldukları açıları ölçüsel olarak iki eş parçaya ayırdığını bilen herkese A açısı 80o ise BDC açısının ölçüsü kaç derecedir deseniz, sadece hesap yapmasını bilip de (180'den 80'i çıkarıp 100'ü ikiye bölüp 50'yi bulan ve de 180'den 50'yi çıkarıp 130o yi hesaplayamayan) bu soruyu çözemeyen kaç kişi çıkar acaba?
Bir önceki örnek için de ve başka örnekler içinde aynı şeyler söylenebilir. Kitapların ilerleyen sayfalarında da gereksiz birçok kural ezberletilmeye çalışılmış.
Kitaplardan birinde de yazarlar kuralların arkasından bol bol örnek verdik diye (önsözde) övünüyorlar. Emeğe saygısızlık yaşamda en ayıpladığım şeylerdendir. Ama bu emek amaca uygun değilse ve matematiğin amaçlarına hizmet etmiyorsa (soyut düşünebilme, soyut-somut ilişkisini kurabilme, neden-sonuç ilişkilerini sorgulamayı) ve de öğrencinin matematik becerisini geliştirmiyorsa sorgulamak hakkımdır. Hatta bu tür Talim Terbiye Kurulu onaylı kitapların bende ders kitabından çok, ansiklopedi duygusunu uyandırdığını söylemek de hakkımdır.
 
Şimdi de MEB ders kitaplarında yapılan birkaç bilimsel hataya da değinelim.
 


Yanıt 10 olarak verilmiş.
 
Çözüm verilmemiş. Ama belli ki soru 'Üçgenin iç bölgesinde alınan bir noktanın, üçgenin köşelerine olan uzaklıkları toplamı, üçgenin çevre uzunluğundan küçük, yarı çevresinin uzunluğundan büyüktür' teoremine göre çözülmüş.
 
Bu teorem ancak çevrenin toplam uzunluğu verildiğinde geçerlidir. Kenar uzunlukları ayrı ayrı verilen üçgende geçerli değildir. Bu sorunun yanıtı, 12 , 13 , 14 tamsayıları olmak üzere sadece 3 tam sayı değeridir. Yani binlerce öğrenciye yanlış şey öğretiliyor. Tabii bu haliyle onay veren Talim Terbiye Kurulu uzmanları da bu bilimsel hataya onay veriyor. Daha da acısı bu konuda yapılan yaygın hata Matematik Dünyası Dergisi'nde (Yıl: 13 Sayı: 1) sayın Mustafa Yağcı tarafından ayrıntılı biçimde açıklanmıştı.
 
Demek ki Türkiye' de 10 bin satan bir matematik dergisi, kitap yazarı matematikçiler ve onay veren bakanlık uzmanı matematikçiler tarafından okunmuyor. Bu ise bambaşka bir ayıp. Çünkü Matematik Dünyası Dergisi'ni okuyan çok sayıda lise öğrencisi var.
Üniversite kapısında hatalı çözüm
Yine yılını anımsayamadığım bir üniversite giriş sınavında sorulan ve sanırım iptal edilen 'kenar uzunlukları verilen bir dörtgenin köşegenlerinin toplam uzunluğu' ile ilgili soru da okutulan bir ders kitabında hatalı çözülmüş. Çünkü yanıtı doğru değil. Soru basında yer almış ve tartışılmıştı. Demek ki yazarlar bu tartışmaları da izlemiyor. Bir kitaptaki hata yazımdan veya basımdan kaynaklanırsa bir yere kadar hoş görülebilir. Ama bilimsel hata ise kimse hoşgöremez ve görmemelidir. Yayımlanan matematik ders kitaplarındaki bir başka ciddi zaaf da, modellemelerin olmamasıdır. Lise 2. sınıflarda okutulan trigonometri dersi öğrencinin en çok zorluk çektiği konudur. Bu konunun anlatımında da öne çıkan zorluk trigonometrik bağıntıların nerede kullanılacağına ilişkin örneklerin olmamasıdır. Öğrenciden, öğrendiğini nerede kullanacağını bilmediği şeye ilgi duymasını bekleyebilir misiniz?
 
Örneğin bir ağacın boyunu ölçmeden hesaplayabilmenin trigonometriyle ilişkisi kitaplarda yer alamaz mıydı? Veya başka örnekler. Diğer bilim dallarında fizikte, mühendislik alanlarında trigonometrinin nasıl kullanıldığına ilişkin örnekler de yok kitapta. Peki ne yapacak öğrenci? Formülleri ezberleyecek, sınavda yanıtlayacak, sınıf geçecek. 10 gün sonra da ezberlediklerini unutacak. Bu 'eziyeti' niçin çektiğini de hiçbir zaman bilmeyecek. Sene sonunda kitap sayfalarından uçak yapacak. Ona göre böyle işe yarıyor kitaplar.
 
Trigonometriden söz açılmışken bir noktaya daha değinelim. Trigonometri, lise 2. sınıfta ve genellikle ilk dönemde okutulmaktadır. Kitaplara bakıyorsunuz, trigonometri soruları içinde lise 3. sınıfta okutulan çokgen bilgisi ve hatta çember bilgisi gerektirecek sorular sorulmuş. Doğal olarak öğrenci trigonometriyi öğrenmiş (ezberlemiş) olsa bile henüz görmediği konular nedeniyle soruları çözemiyor. Yani yine eziyet, yine kendine olan güveninde problem, yine başarısızlık...
 
Ne varsa ezberde var!
Yazarlar ve denetleyiciler müfredatı ve müfredat sırasını göz önünde bulundurmakla yükümlü değiller mi? Bu tutumu da anlamak olanaklı değil. Söylenecek daha çok şey olabilir...
 
Yakın zamanda başarı seviyesi yüksek bir grup öğrenciye 'Kim matematik kitabını okuyarak matematik öğreniyor' diye sorduğumda tümünden aldığım yanıt "Anlayamıyoruz" ya da "Ne gerek var. Öğretmen anlatıyor. Biz de alıştırmalar çözüyoruz" oldu. Demek ki kitaplar matematik dilini öğretmekte de yetersiz. Gerçekçi olursak birçok öğretmen kendisini kitaptakileri tekrarlamakla yükümlü sayıyor. Burada da aklıma şu geldi. Yoksa bu ders kitapları(!) öğretmenler için mi yazılıyor? Öyleyse öğrenciye ders kitabı falan vermeyelim. Ders kitapları öğretmenlere kalsın. Öğrencilere salt sorulardan oluşan kitaplar verelim. Sorun kökten çözülür. Öğrencilere de 'Günde 500 soru çözmelisin' telkininde bulunuruz. Her şeyi böylece ezberler. Üniversite sınavında da başarılı olur. Birçok eğitimci(!) böyle yapmıyor mu? Bu çocuklar üniversitede ne mi yapar? Bana ne. Onu da üniversitedeki hocası düşünsün. Zaten bu toplumun gereksinimi 'işini bilen bireyler yetiştirmek' değil mi? İmam hatiplileri kurtaralım yeter.
 
Ahmet Doğan: Matematik öğretmeni